5 Şubat 2014 Çarşamba

Sevgili Günlük...

Sevgili Günlük...

Hep aynı sayfayı görmekten bıktım, yeni tarif yok bende...
Olsa bile fotoğraf çekip, düzenleyecek,
Süslü cümleler seçecek ruh mevcut değil.
Ya hep ya hiç derim hep arafta kalma bana göre değil,
Ruh halim yemek yapmaktan çok yemeğe yatkın,

Yarım yamalak yemek yapıp görevimi yetirine getirerek 
Kendime saygımı yitiremezdim kusura bakmayın (:
Mutlu olduğumu düşüneceğim bir hayal de kalmadı,
Nasıl yapmalı da kendimize bir masal uydurmalı...



Durmadan kitap okuyup, midem şişinceye kadar kahve içesim,
Deli gibi gülesim, akıl sağlığını yitirmiş bir insan ciddiyetinde insan içine çıkasım var!

Hayatı erteliyorum hissine sırtımı dönüp, en az yirmi saat uyuyasım, 
Beni anlıyormuş numarası yapan insanlardan sıyrılasım var!

Neyse çok konuştum sanırım,
Dedim ya susmak yada sürekli konuşmak benim meselem bu:)


Son söz sevgili Selimciğimin....


“Bir silgi gibi tükendim ben. Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşun kalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım…”



Ah sen de olmasan kendime yakın bir ses duyma ümidimi de yitirecektim !!!



"Dipsiz Not: Bu satırları okuyan sevgili okur, sana abla, bacı, kardeş tavsiyesi... Ne geriye ne ileriye bakıp yaşama, gidenler bir yakandan beklentiler diğer yakandan sarılır nefes alamazsın. En güzeli günü yaşa mutlu musun? Ne ala, sürsün gitsin... Sorumluluklarını red edecek kadar boş vermiş, sorumlulukların yüzünden kendini kurban edecek kadar aptal olma! İşse bulur çalışırsın, sevgili/eş ise hiç ciddiye bile alma seninle olan senindir, sağlıklı mısın oldu da bitti maşallah... "

29 Ağustos 2013 Perşembe

özgürlük....







Nefes almak acıtır mı insanın canını?
Yolunda gitmeyen her şeyden kendini sorumlu hissetmek neden?
Sende olup başkasında olan / olmayan yüzünden niye şükretmez insanoğlu?
Ya zorlama neden , istem dışı olanı yaşamak neden?

Sorular, cevaplar, suskunluklar...
Yazamıyorum artık kendimle başa çıkamaz haldeyim.
Mutluluk tablosu uzak uzun süredir, her şeyden biraz sorumlu olan da benim.
Hayatım orta şekerli şükürler olsun ama ya diğerleri? Çaresizliğimiz?
Bilgisayarın başına oturunca yazmadan geçemedim, bu da kendime bir not olsun.
İleride belki güler, belki de söverim.

İyi düşünelim, iyi olsun...

3 Haziran 2013 Pazartesi

Çapulcuoğullarından ses var!!!!



Bir ülke düşünün pek de uzaklarda olmayan, topraklarını şehit kanlarıyla sulayan... Her ağacın dalında, çiçeğinde bir ananın evladı açan!!! Yıllarca terör belasıyla uğraşan, yılmış biraz da boş vermiş bir halkı olan. Seçim zamanı siyaset konuşan ama günlük koşuşturmasıyla hayatını dolduran. Duygusal, vatansever ama kolay unutkan bir millet!!!


Ben susmayacağım artık, sesim kısılana kadar, birşeyler düzelinceye kadar gurur duyduğum ÇAPULCULUĞUMLA TWİTTER BELASINDAN, meydanlardan, hiç yapamıyorsam tencere tavamla balkonumdan sesimi duyuracağım.


Romantik davranmayın sonuçta bir ağaç diyenler var, evet bir ağaç var resim karesinde ama aynı karede olan insanları neden göremiyorsunuz? Masumca duruma tepkisini gösteren bir topluluğa biber gazı sıkılması, çadırlarının yıkılması neden sizi ilgilendirmiyor???

Yapıcı yerine yıkıcı tavır takınan bir hükümet, siz 3 kişi toplarsanız ben 10 kişiyle karşınıza çıkarım diyen bir Başbakan, medya sınavdan geçiyor hadi göreyim sizi koçlarım diye ince ayar veren bir genel başkan yardımcısı, ona buna dava açarım diyerek eleştirilmeyi bırakın gerçeklere bile gözü kapalı belediye başkanı ve sayamayacağım bir sürü kişi... Ben bunların hepsinden rahatsızım. Neden mi?

Yemeğimin yanında içeceğim içkiye,
Metroda sevgilimle sarılmama,
Evlenince kaç çocuk yapacağıma,
Hatta çocuk doğurup doğurmama kararıma
Ve bunun gibi onlarca şeye kimse karışamaz!!!

Hala biz özgürlüklerden yanayız diyen insanlar var, tek başına iktidar olan bir parti neden resmi kurumlarda baş örtüsünü serbest bırakmadı, neden önce alkolik diye herkesi yaftalayıp bana oy veren alkolik değil dediler, neden?

Ben 2 günlük kısacık durumdan bile onlarca soru sorup sorgulayabiliyorken bazıları olanı biteni neden görmezden geliyor?

Neyse ben kaçtım...
Okumam gereken onlarca satır, savunmam gereken bir vatanım var!!!!








22 Mart 2013 Cuma

Hayal(1+Kırıklığı)




Hayal gücüimajinasyon veya imgelem zihinsel görüntüler oluşturabilme veya birinin zihninin içinde kendiliğinden görüntüler üretebilme yetisidir. Gerek deneyimlere anlam vermeye gerekse bilgiyi anlamaya katkıda bulunur; insanların dünyaya anlam verebilmelerine olanak sağlayan önemli bir yetenektir ve öğrenme sürecinde (işleminde) önemli bir rol oynar.

Türk Dil Kurumu Güncel Türkçe Sözlük'te hayal gücü şu şekilde tanımlanmıştır:
  1. Zihnin hayal yaratma yetisi, düş gücü, imgelem, muhayyile.
  2. Geçmiş yaşantılara özgü ögelerle şimdiki yaşantı arasında bağ kurma gücü.
  3. Bir nesneyi, o nesne karşımızda olmaksızın tasarımlama yetisi.
  • Fikirler ve zihinsel görüntüler oluşturma eylemi veya yeteneği.
  • Zihnin yaratıcı veya zengin kaynaklı olma yeteneği.

Oxford İngilizce Sözlük'te ise hayal gücü şöyle tanımlanmaktadır:
Hayal gücü çeşitli hikâyeler yoluyla örneğin masallar ve fantaziler yoluyla ifade edilebilir. Ünlü icatların veya eğlence ürünlerinin birçoğu kişinin hayal gücünün ilhamı sayesinde üretilmiştir. Kişi hayal gücüyle oluşturduğu görüntüleri "akıl gözü" ile görür.
İnsanların hayal gücünün evrimine dair bir hipoteze göre hayal gücü, zihinsel simülasyon sayesinde bilinçli canlıların çeşitli sorunları(nı) çözmelerine olanak sağlamıştır (ve dolayısıyla bireylerin uyumluluğunu artmıştır).

Kaynak: Vikipedi

Acaba insanlara özgü müdür sadece hayal gücü? Çizgi filmde olduğu gibi akvaryumda yaşayan bir balık okyanusta yaşamayı hayal eder mi? Hayal etmek iyi de ya olmazsa ne olur? Hayal kırıklığı mı daha çok acı verir yoksa hiç hayal kuramamak mı? 

Hayallerle şekillenen bir hayatınız mı var yoksa hayal kırıklıklarıyla mı? Hayallerim beni ayakta tutuyor cevabını alıyorum genelde bu soruyu sorduğum insanlardan. Kimi cümlelere anlatıyor derdini kimi beden diliyle. Ama herkes de biraz umutsuz... Olmazsa da olmaz ya olursa diyorum diyor... Ama olmama ihtimali bile can sıkmaya yetiyor. İyi hoş da peki bu hayallerimiz neye göre şekilleniyor? Mesela benim hayalimle aynı hayallere sahip olan biri var mıdır? Ya da bir ressamın hayal gücüyle benim çöpten adam çizemeyen ruhum eş yeteneğe sahip olsa, hayallerimizde aynı varsayıyorum. Neden aynı resim çıkmıyor ortaya? Aynı resme bakan  insanların farklı hayaller kurması neden?

Yaşam hem basit hem karmaşık... Hayallerimiz, yaşamlarımız, hayattan bize kalanlar bizim ellerimizle bıraktıklarımız.... Sabah uyuya kalmanın verdiği melankolilik yine hakim bende. Sevmediğim günler sevdiklerimle geçer mi ki? İyi düşünelim iyi olur dersek iyi olur mu ki? Bekleyip göreceğiz, hayaller kurmadan yola devam edeceğiz.

Bütün bu akıl gözü konularından sonra hemen gözümüzü yemek tabağımıza çeviriyoruz. Ben hala Dukan Modunda olduğum için sürekli yemek yapma halindeyim.Ama yemek yapma süresince fotoğraf çekecek kadar vaktim olmuyor. 12 kilo vererek kilo verme aşamasını tamamlayıp, sabitleme aşamasına geçtim. Öğle yemeğim için ve ara öğünlerde yemek için gece 23:00'de yapılmış en  son ürünlerimiz aşağıda görülmektedir. Tarifi de yok aslında, dukan galeta karışımına yumurta, kabartma tozu ve süt ekleyerek bir tuzlu; tatlandırıcı ekleyerek ise tatlı yaptım. Tuzlusuna pul biberle kalp yapıp, Tatlı olunca üzerine biraz kuru üzüm(evet kaçamak yaptım), fındık ve bolca tarçın ekleyerek tavada pişirdim. 
Afiyetler olsun efendim...








1 Mart 2013 Cuma

Hayat...




  Resim alıntıdır (Link)


Ağır Ölüm


Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar. 


Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler. 



Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdaların da mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler. 



Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.


 
Ağır ağır ölür öz saygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar. 



Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir. 



Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına. 


Pablo Neruda 




Bir ses böler uykumu geçmiş zaman eki sarılır tutar sürükler gelecek zamana doğru. Bir masala başlanır, bir roman biter. Bir heyecan doğar, bir ümit saklanır. 

Hayat bu... Çok da işlemeyecek gerçekte içinde ne sevinç ne üzüntü... Bugün mutluyum şükür diyerek kapatacaksın defteri... Eğer o defteri görmek bile mutsuz ediyorsa seni yeni defterler sıra sıra dizilmiş bak raflara...

Hep bir hayalim var derdim değil mi? Bu sefer yok. Ben hayalim belki de belki hayallerde olma ihtimalim bile yok :) 





LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...